10 Mayıs 2015 Pazar

Fasülyenin Faydaları...


Kahlvaltı ettik,köfte yedik e tatlımızı da yedik sıra geldi sulu bir yemek yemeğe.Kocaeli bölgesinde ünü olan kurufasülyecileri deneyeceğiz bu ay.
Dünyada daha çok meksikalılarla özdeşleşmiş olsa da sofraların olmazsa olmazı bazı kişilere göre milli yemeğimizdir.Pilav üstüne konularak,pastırmayla ,sucukla ,etle sıklıkla beraber pişirilerek tüketilir.Hatta belki de farkında olmadan günlük hayatta da "kendini fasülye gibi nimetten sayma","gelelim fasülyenin faydalarına" gibi tabirleri sıkça kullanırız.
Her ne kadar bu nimet her yerde yapılan ve her sofrada bulunabilen bir yemek olsa da,fasülye ile harikalar yaratan kendi tarzını ve maharetini ayrıca bu işe katanlar mevcut.Bu ay yaşadığım Kocaelinde bunun örneği olan 2 mekana uğradım.
İlk durağımız Bandırmadan Kocaeline gelirken  yol üzerinde bulunan Meşhur Çayeli Kurufasülyesi.Öncelikle mekan otoyolun kenarında olmasına rağmen otoyoldan çevre düzenlemesiyle izole edilmiş ve kendinizi bir köy evinin bahçesinde yemek yeme hissini yaşatıyor.Mekanın sahibi Saffet bey karşılıyor beni ve buyur ediyor.Kendisini adetim olduğu üzere soru bombardımanına tutuyorum ve mekanın tarihi,kurufasülyenin pişirilmesine dair herşeyi soruyorum.
Saffet Bey  ailesiyle birlikte bu restoranı işleten rizeli bir işletmeci.Kuru fasülye pişirmesini ismini saygıyla söylediği Hüsrev ustasından öğrenmiş"Zaten çayeli kurufasülyesini meşhur eden şimdi Çamlıca Çömlek in ustası olan Hüsrev ustadır" diyor ve  çırağının ustasını geçtiğini itiraf ediyor saygıyla gururu tek cümlede kullanarak.Başkasına da pek öğretmediğinden mutfakta da 2 oğlu çalışıyor.
Muhabbet ederken bir yandan kurufasülyemi yiyorum.Yanında turşu ve yoğurtta var.Kurufasülyeden aldığınız ilk kaşıkta yediğiniz diğer fasülyelere benzemediğini farkediyorsunuz.Kullanılan kaliteli tereğın tadı tüm fasülyeye etki etmiş durumda.Ayrıca fasülye etli olmasına rağmen sunulan tabakta büyük, yağlı ve çok miktarda et parçasının olmaması benim damak tadıma daha uygun olduğundan hoşuma gitti.Ayrıca etli olmasına rağmen etin baskın lezzeti ve kokusunun yemeğe sinmemiş olması  fasülyenin lezzetini hiç kapatmamakta.Bunun nedenlerinden birinin de fasülyeye katılan etin yağsız bifteklik et olduğunu öğreniyoruz.Fasülyenin kıvamının mükemmel dengesi ve suyunun içinde kaybolmamış olması gerçekten güzel ve belki de benim için bir yenilik.Fasülyenin Erzurum dan alınan İspir cinsi fasülye olduğunu tereyağın Trabzondan,kırmızı biberin bile Kahramanmaraş tan özel getirtildiğini öğreniyoruz.Yapılan yemeğe özeniliyor olması her zaman hoşuma gider ve fabrikasyon yemeklerin giderek arttığı günümüzde bulunduğunda sıkıca sarınılması gereken bir değer.
Fasülyenin pişmesi  5 saat gibi bir süre almakta ve bu uğraşın kullanılan kaliteli malzemenin en büyük amacı insanların ağzında unutulmaz bir tat bırakmak bunun için de yemeklerdeki rahatsız edici yağ kullanımını azaltmak.Denediğim üzere başarıya ulaşmış gözüküyor.Yemeğimi gayet kurufasülyenin şanına yakışır şekilde ekmeğimi bana bana bitirdikten sonra güzel yemek ve sohbet için saffet beye teşekkür ederek sıradaki mekana geçiyorum.

Kocaeli bölgesinde ünü yine duyulmuş insanların yıllardır sadece kurufasülye yemek için geldiği yer olan Kartepe nin Suadiye ilçesindeki  Çarşı Lokantası.Burası 1965 Arif toplu tarafından kuruluyor.Zaten mekana girdiğinizde karşı duvarda onun büyük portresiyle karşılaşıyorsunuz.Kendisi vefat etmiş fakat işi oğulları devam ettirmekteler.Sormak istediğim sorulara oğlu Musa Toplu dan yanıt aldım.
Mekan dışardan ve içeren sıradan esnaf lokantası şeklinde durmakta.Özellikle içerisinin iyi dekore edilmiş olmasına rağmen dışındaki eski ve gösterişsiz olan "çarşı lokantası"  tabelasının değişmemiş olması hoş bir detay.İçeri girildiği an sizi yemek tezgahı ve oradaki yemeklerin şahı kurufasülye sizi karşılıyor. Lokantanın kurucusu Arif bey daha önceden yıllarca farklı bir lokantada çalışıyor fakat daha sonra yanından çalışan kardeşiyle birlikte suadiye de bu lokantayı kuruyorlar.
Bana buraya gelmemde eşlik eden alçı teknisyenimiz Osman abi ile birlikte birer tabak kurufasülye söylüyoruz ve bir yandan Musa bey ile kurufasülyeden bahsediyoruz.Musa bey kurufasülyeden bahsederken ailenin bir ferdinden bahseder gibi bahsediyor. Israrla fasülyenin tabağımıza gelene kadar olan yolculuğunu soruyorum.Bu yediğimiz fasülyenin Erzincandan gelen dermason cinsi kurufasülye olduğunu söylüyor.Yıllardır aynı yerden fasülyeyi aldıklarını "30 kalbur" denilen en kaliteli fasülyenden olduğunu ve fasülyenin özelliğinin 12 mm boyutlarında olduğu ayrıca fasülyelerini pişirmede yine aynı yerden aldıkları ayçiçek yağı kullandıklarını söylüyor.Geceden ıslatılan fasülye sabah pişirilmeye başlanmakta ve 3 saat gibi zahmetli bir sürenin ardından özellikle fasülye içinde soğanlar lezzeti farkedilecek kendisi belli olmayacak hale gelinceye ve fasülye kıvama gelinceye kadar pişiriliyor.Pişirme işlemi tamamlandıktan sonra tuz atılarak yemeğin kıvamında meydana gelecek bozulmaları engelliyorlar.
Yemeğin lezzetinden bahsetmek gerekirse gerçekten lezzetli.Yoğun kıvamlı olan suyu insanda ekmeği yemekte kullanma hissini artırıyor ve itiraf etmeliyim insan bir noktada buna da engel olamıyor.Görüntünün biraz tanıdık olduğunu itiraf etmeliyim çünkü dermason fasülye ülkemizde en yaygın olarak kullanılan fasülye çeşidi ve evlerimizde en sık gördüğümüz görüntüyle karşılaşmam süpriz değil.Yapımda tereyağı yok sadece ayçiçek yağı mevcut ama kullanılan fasülyenin kalitesi yerken ağızda dağılarak hemen anlaşılıyor.Fasülyelerimizi bitirip güzel bir çay ve yemek dışında Musa bey ile yapılan muhabbet sonrası mekandan ayrılıyoruz.

Gelelim kurufasülyenin faydalarına yani yazımızın sonuna.Böyle yakın mesafelerde bu kadar farklı pişirme tarzı lezzet ve fasülye çeşidini pişiren yerlerin olması çok güzel birşey.Benim için bunları deneme şansı bulmak ve bu vesileyle fasülyeyle,fasülyeyle çeşitleriyle,pişirme tarzlarıyla ilgiliçok fazla yeni şey öğrenmem aldığım lezzetle eşdeğer(belki de daha fazla) olarak beni tatmin etti.Bu vesileyle güzel insanlar tanımak onların sofralarını paylaşmak büyük mutluluk oldu.
Büyük sofralar; büyük insanlar, büyük aileler ve büyük paylaşımlar içindir.O yüzden siz siz olun televizyon başında yalnız yiyenlerden değil büyük yemeklerde baş köşeye buyur edilenlerden olun veya olmaya çalışın.Belki de mutlu olmak için gereken herşey bu kadar basittir.Ağzınızın tadı hiç bozulmasın.